Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo, 28–30 Kasım tarihleri arasında Bursa’daki İznik Gölü kıyısında yer alan 1700 yıllık su altı bazilikasını ziyaret edecek.
Bu bazilika, Hristiyanlık tarihinin dönüm noktalarından biri olan Birinci Konsil’in (325) yapıldığı yer olarak kabul ediliyor.
Ziyaret öncesi, Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin liderliğindeki ekip, gölün dibinde yoğun bir arkeolojik kazı ve restorasyon çalışması yürütüyor.
Kazı çalışmalarını kasım sonuna kadar devam ettirmeyi planladıklarını belirten Şahin, “Çünkü kasım ayı sonu, oldukça önemli bir tarih, 28-30 Kasım tarihleri arasında Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa’nın bu alanı ziyaret etme programı var. Bu ziyarete kadar alan ve çevre düzenlemesi ile sergiye yönelik çalışmalarımız devam edecek. Hazırlıklarımız, tamamen sergilemeye yönelik” dedi.
Şahin, kilisenin 20 metreye 40 metre ölçülerinde, yaklaşık 800 metrekarelik büyüklüğe sahip olduğunu, bu kadar büyük bir kilisenin neden sur duvarlarının dışında, savunmasız bir alana yapıldığını araştırdıklarını söyledi. Kilisenin İznik’in bilinen en büyük kilisesi olduğuna dikkati çeken Şahin, bugüne kadar yapılan kazılarda elde edilen verileri, bulguları, kalıntıları, kültür varlıklarını da bir araya getirip değerlendirerek, buranın yüzyıllardır varlığı bilinen ancak bir türlü keşfedilememiş Kutsal Pederler Kilisesi olduğunu öne sürdüklerini ve bu hipotezin Hristiyan aleminde kabul gördüğünü vurguladı.
“BU YAPININ VARLIĞI, ÇOK ÖNEMLİ BİR UNSUR”
Prof. Dr. Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bundan dolayı da Katoliklerin ruhani lideri Papa, Vatikan’dan ilk yurt dışı ziyaretini önümüzdeki ay İznik’e yapacak. Şu anda bulunduğumuz alanı ziyaret ederek, bu kiliseyi bir anlamda belki Hristiyanlar açısından hac merkezi haline getirilebilir. Bu kilise, Papa’nın ziyaretinden sonra önemli bir uğrak yeri olabilirse ülkemiz, inanç turizmi açısından çok önemli bir destinasyona sahip olacak.”
Papa’nın alanda ibadet etmesinin önemli olduğunu vurgulayan Şahin, “Hristiyanlar açısından kutsal yer, mekan ve kutsal obje çok önemli. Burası, üçünü de karşılayan bir yer. Bir tane taş bile olsa ziyaret için çok önemli bir neden. Dolayısıyla öyle görkemli binalar, sergiler, göstermemize gerek yok. Bu yapının varlığı, çok önemli bir unsur” değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Şahin, ön kullanım evresinde Aziz Neophytos adına küçük bir kilise olarak inşa edilen yapının 358 depreminde yıkıldığını, 380 yılından sonra ikinci evresinde Kutsal Pederler Kilisesi olarak inşa edildiğini ortaya çıkardıklarını ifade etti.
“MEZARLARI ESKİ HALİNE GETİRİP SERGİLENEBİLECEK ŞEKLE GETİRDİK”
Genellikle kiliselerin etrafında mezarlık olduğunu ifade eden Şahin, “Burada yaptığımız çalışmalar sırasında bazı farklılıklar ortaya çıkardık. Bunlar içinde en dikkati çeken, iskeletlerin özellikle kollarında ya da bacaklarında kırıklar, omurgalarında deformasyonlar olanlar. Daha da ilginci bazı mezarlarda birden fazla bireye ait iskeletin bir yerden toplanıp getirilip defnedilmesi” dedi.
Din uğruna ölenlerin o dönem kilisenin içine ya da etrafına defnedildiğini, burada da benzer bir durumun söz konusu olduğunu dile getiren Şahin, kilisenin bu özelliğiyle 13. yüzyıl ortalarına kadar ziyaret edildiğini kaydetti.
Şahin, kazılarda 37 mezarı açığa çıkardıklarını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Cappucino ya da semerdam tekniğiyle yapılmış mezarlar, kiremit plakalar birbirinden destek alacak şekilde birleştirerek yapılan mezarlar. Kazılarda, mezarların yüzeye yakın olduğu için tahrip olduğunu gördük. Tahrip olan kiremit parçalarını titizlikle topladık, restorasyonlarını yaptık ve aslına uygun şekilde yerlerine yerleştirdik. Yeni bir uygulama olarak, alanın öneminden dolayı iskeletleri yerinden almadık. Belgeledikten ve fotoğrafladıktan sonra tekrar orijinal yerlerine defnettik. Mezarları eski haline getirip sergilenebilecek şekle getirdik.”